3 Ekim 2015 Cumartesi

Koh Phangan- Agama Yoga


Anlatacağım hikaye, 2012 Ekim’ine ait. Yani fikirler, kafalar değişti elbet. Vereceğim fiyat bilgileri de geçerliliğini korumuyordur herhalde. Global dünyada her şey o kadar hızlı dönüyor ki, yazacağım hostel, restoran ve mekanlar hala duruyor mu bilmiyorum. Artık bakarsınız duruma oralara gidecek olursanız... :)


Bilinmeyen ada arayışı maceralarımızdan sonra, yağmurlu bir gece feribot ile epey uzun bir yol yaparak, yeniden Koh Phangan’a vardık -Erol, Emre ve ben. Daha önce kaldığımız, sakin, keyifli bir sahil olan  Srithanu’ya gittik. Bu sefer deniz kenarında bir oda bulduk, hem de başucu lambası bile vardı odada. (Yollarda floresan tepe lambasından ne kadar çok baymıştım.) Oda nefisti; bambu balkonumuz, denizin üzerineydi. Keyfimiz, elimizi yüzümüzü yıkayana kadar devam etti. Su bildiğin lağım kokuyordu; çok fena olduk o kadar yorgunluğun üzerine, elimizi bile yıkayamadan, bayıldık. Ertesi gün yine aynı sahilde,  Happy Beach adlı mekanda, bol sinekli, ama kötü kokmayan, nispeten temiz akan suyu olan ucuz bir oda tuttuk. Üçümüz de devamlı yer değiştirmekten ve sanırım dar alanlarda çok iç içe olmaktan, zaman zaman birbirimizden baymıştık. Koh Payam’da Emre ve Erol’suz, erksiz yol yapma isteklerimle, kafamda ikisini de bir çok kez terk etmiştim. Klasik insan halleri. Sonunda beni yoga paklar dedim,  daha önce içimde kalmıştı. Bu sefer Agama’ya gitmeye kararlıydım. Birkaç gün bu mekanda kalıp ev aradık.


Phangan Adası'nı ziyaretimiz sırasında kaldığımız Happy Beach Bungalows'un balkonundan kısa bir manzarası.


Sonunda bir ay için 9000 Baht’a adanın içerilerinde,  hindistancevizi ağaçları ile çevrili, iki odalı bir ev tuttuk. Düzen seven bir insan olarak, kendimize ait bir oda, tuvalet ve mutfak, balkonumuza yanaşan ağaçkakanlar, tropikal doğanın mucizeleri ve gecelerimizi şenlendiren acayip şarkılar söyleyen birçok canlı ile uyuyup uyanmak nefis geldi. Daha önce baydığımız Koh Phangan bu sefer bize gülümsedi. Çok keyif ile hatırlıyorum o evde geçirdiğimiz zamanları.


Yağmurdan sonra çıkan ufak bir kurbağa korosu. Koh Phangan. 2012.


O evde tek korktuğum an, bir pazar sabahı, sabahın beşinde yatağımdan beni zıplatan gümbürtülerdi. Meğer  Taylar ve Tay maymunlar birlik olmuş, dev Hindistan cevizi ağaçlarını hasat ediyorlarmış. Taylar, uzun çubuklarla ittire ittire hindistan cevizlerini dürtüyor, o sırada, eğitimli, modern köle maymun, en tepeye hızla çıkıp, hindistan cevizini, güm diye yere atıyordu... 


Epey şaşırtıcı bir görüntüydü. Zaten adada yürürken, umarım kafamıza düşmez bu dev cevizler diye tırstığımız çok olmuştu.



 Maymun fotoları, google'a yüklenmiş, fotolardan.


Bu garip sesli canlı da bir kurbağa, yağmurlarla ortaya çıkan koronun bir parçası. Koh Phangan. 2012
 Ev tuttuktan kısa bir süre sonra Emre, yaklaşık beş ay çalışmaya gideceğimiz çiftliğe gitti. Ben de Agama’nın yirmi dört seviyeli okulunun ilk modülünü bitirdim. Emre gidince, ben motor kullanmaya korktuğum için, okula rahat gidebilmek için boyuma uygun tam bir cüce bisikleti buldum. 12 yaş bisikleti :) 

Her gece okuldan eve gelirken -bazen de sahil barlarından dönüşte- tek başıma, kulağımda yüksek sesli, keyifli müzikler eşliğinde, hiç tecavüz, bilmem ne, sapık bir ülkede yaşama kaygılarında yüzmeden, olması gerektiği gibi, yalnız ve zevkle evime döndüğüm zamanları özlemle anıyorum.


   


 
AGAMA YOGA



Beni bilenler bilir, paranın benim gibi insanlar için yaratıldığını düşünürüm. Altında ezilmeden, kendi kendime bir disiplin oluşturmakta güçlük çekerim. İlla parasını verirsem, düzenli bir şeye devam edebilirim. Öyle kendime düzenli rutinler oluşturamadım gitti. Çevremde olan bir sürü insandan daha önce yogaya başlamış olsam da, düzensizliklerimden, hep aynı yerlerde takılıp kalmışımdır. Şu an çevremde olan hemen hemen her kız arkadaşım, yoga hocası. Siz daha olmamış olamazsınız?! :) Benim ise hiç böyle bir isteğim yok. Onun yerine masaj, permakültür gibi diğer  modern moda akımların içinde debeleniyorum.


Agama daha önce denediğim hiçbir şeye benzemiyor. Aslında Hint ve Tantra öğretilerine dayanan bir eğitim. Türkiye dahil, dünyanın birçok yerinde eğitimlerine katılmak mümkün (http://agamaturkiye.com/). Okula başlamadan önce, ve zaman zaman da eğitim sırasında, bana çok fazla tarikat gibi gelen yanları olmuştur; kendimi öyle kolay kolay teslim edemem ben hiçbir şeye. Gelen öğrencilerin yarı aydınlanmış halleri de, tabi ki, kendi kişisel sorunlarımdan ötürü, gözüme çok battı bazen.  Öyle bir hocaya da tapamadım. Ama bir ay sonunda, teknik beni büyüledi, insanlara takılmamaya başladım. Ve şu an kolumda, az kullansam da nefis bir bilezik var.  Düzenli uyguladığınızda, teknik harika çalışıyor. Hatta bugünlerde ilk kuru yeniden alıp devam etsem mi diye düşünüyorum. Bakalım...



 Tabi Koh Phangan’da bu eğitimi almak kolay, ucuz ve rahat. Zaten kendini okula kaptıranlar, yılın en az altı ayını adada geçiriyorlar. Öğrendiğiniz teknikler –insanın kendi zihniyle uğraşması kolay olmasa da- yapılan uygulamalara benzer insanlarla beraber tropikal bir ada atmosferinde yoğunlaşmak, zorlandığınızda diğer öğrencilerin deneyimleri ve masaj takasları ile beslenmek bakımından daha kolay.  Adadan çıkıp hayata dönünce, birçok teknik gibi, her gün uygulaması çok kolay olmuyor, ya da bahane uydurması daha kolay oluyor diyelim...

Dört haftalık bir eğitimdi. O zamanın parası ile bir aylık kurs için 450 TL vermiştim, ve bence 6000 TL’lik eğitmenlik eğitimlerinden, kişisel olarak daha öğretici olabiliyor. (Bu yorumumda, geçen sene pansiyonda çalışırken gördüğüm, yarı delirmiş, kişisel farkındalığı sıfır, bedenine yakın olsa da, yaşadığı çevre ve doğa ile ilişkisi çok bencilce olan, ya da bana öyle gelen, yoga hocalarından baymalarımım katkısı büyük! :) )




 Epey ağır ve yoğun bir eğitim aslında -bir yılda en fazla iki seviye almanıza izin veriliyor, yirmi dört tane modül var.  Günde dört saat uygulamalı yoga,  patanjali sutraları, akşam iki saat konferans, soru-cevap şeklinde teknik bilgi paylaşımı ve film gösterimleri, çeşit çeşit meditasyon teknikleri, ayurveda ve makrobiyotik beslenmeye giriş, lusid rüya uygulamaları, mensturasyon döngülerini farkında olarak kontrol edebilme eğitimleri, tantraya giriş, yin yogaya benzer asanalarda epey uzun durup zihni eğitme çabaları, çeşitli bedensel ve zihinsel arınma teknikleri (kusmalı, sıçmalı :) ) gibi bir içerik. 


Böyle şeylerle ilgileniyorsanız, gidin derim, çevremdeki yoga hocalarının gösterdiğinden çok daha pratik ve uygulanabilinir kafa ve beden temizliği teknikleri öğrendiğimi gördüm. İlk hafta kendimden geçtim, her gün, bu bugüne kadar kendim için yaptığım en iyi şey dedim. İkinci hafta ufak ufak, zihnim kaçmak istedi, zora gelmek istemedi.  Üçüncü hafta zihnimi de elim gibi kontrol edebileceğim bir hale getirme çabalarım, kendisini delirtti. Ben evde de yaparımlar, bilmem ne uydurmalar. Bu süreçte tüm hocalar, bembeyaz kıyafetleri içinde robot gibi gelmeye başladı bana, ne paronoyalar, ne saçmalıklar yaptım, kendi zihnimde. Bu süreçte, bedenim sıçmalı, kusmalı temizlenme tekniklerinden sonra döküntüler çıkardı, ama tamam dedim,  gözle görünür şekilde çalışıyor. Son hafta, sonunda tamamen teslim oldum, ihtiyacım olan merhemlere ulaştım. Kendi sınırlarımı görmeme, ve onları bir kez daha zorlamama vesile oldu bu okul -yol uzun ve sonsuz gibi sanki, tabi. Şu an oradan çıktığım zamanki konsantrasyonumu ve keskin zihnimi özlüyorum. Ama hala çok kaybolduğumda, her gün uygulamasam da, gerektiğinde imdadıma yetişecek bir çok altın bileziğim var ve hep hayatımı kurtarıyor bu teknik uygulamalar. Yani sadece iki rekat yoga kılınan yerlerden şikayetçiyseniz, bu okulu bir deneyin derim, ayrıca ilk deneme günü ücretsiz. Belki de size göre değildir tabi, bir sürü yol var. Yine de tüm teknikleri uygularsanız, bir ay bedeniniz ve zihninize kıyak yapmış olacağınız kesin.


Tabi ki ne Emre ne Erol hiçbir derse girmedi, ilgilenmedi. Sadece tantra konferansına girdiler. Ama Erol Bey kardeşime çok müteşekkirim. O evdeyken, tüm temizlenme çalışmalarımda, tüm uygulamalarımda, bana kendi alanımı bıraktı, elinden geldiğince beni bana bıraktı ve bana ayrıca bol besin takviyesi yaptı. Heyecanla öğrendiklerimi dinledi, anlamama yardımcı oldu. Güzel günlerdi valla.



Adada yoga okulları genelde Srithanu’da,; geri kalan yerler ıptıslı parti mekanları. Beni bu adada en çok şaşırtan ve üzen şeylerden biri, bu kadar yoga ve kişisel gelişim peşinde olan insanların, her yerdeki sorumsuz davranışlarıydı. Etrafta o kadar çok terk edilmiş kedi ve köpek vardı ki... Okul zamanı ev tutuyorlar, bir süre bakıyorlar, giderken tüm hayvanlar sokağa atılıyor. Bize de bir tatlı yanaştı, adını Yogi koymuştuk. Yani yoga falan yalan, insan her yerde insan...

Genel olarak çok sevgiyle hatırlıyorum, o evi, Agama’yı, Emre ve Erol ile geçirdiğimiz, iyisi ve kötüsü ile, yol kafalarını, tropikal deniz ve iklim hünmelerini, kendimi arama ve anlamlandırma hallerimi.
Kasım sonlarında Erol Koh Tao’ya, ben Emre ile buluşmaya Bangkok’a gittim. Emre’ye ve yeni permakültürel maceralara olan yolculuğum, yine güzel gün batışları ile renklendi. 

Bangkok’ta vizemizi uzatıp, Emre'nin doğum gününü kutlayıp, beş ay kalacağımız, Rak Tamachat adlı çiftliğe vardık.