12 Ocak 2014 Pazar

Geç Kalınmış Cennet Yollarında: Tayland'ın Batı Kıyısı Adaları


2012 yılının Ekim ayı başlarında yeniden Tayland'a uçtuk Erol ve Emre ile. Çalışmak üzere anlaşmış olduğumuz bir çiftlik vardı, Endonezya vizesini artık sündüremiyorduk, Bali'den uçarak, normalde yolumuzu pek düşürmek istemeyeceğimiz Phuket'e vardık. Çiftlik zamanı gelinceye kadar çeşitli tropikal adalarda kendimize keyifli alanlar yaratmaya çalıştık.
Phuket


Phuket kasabasında bir gece, Kata Beach'te iki gün kalıp kaçtık. Standartlarımız Gili adalarından sonra çoook fazla yükseldiği için Phuket bana korkunç  göründü. Ruslar, kötü müzik, acayip pahalı mekanlar, dünya otel olsun yarışması falan işte klasik. Yine de kendi keyif köşelerimizde şahane günler batırdık...





Phuket Town'da kaldığımız otel odasının yanıbaşındaki elektrik trafosunun çığlıkları.



Koh Pi Pi
Phuket'ten kaçıp, biraz da düşük sezon olmasına güvenerek, buralara gelmişken bir Koh Pi Pi görsek deyip bu fantastik adaya gittik. Sanıyorum üç gün kaldık ve maalesef yol boyunca verdiğimiz en kötü kararlardan biri Koh Pi Pi'ye varmakmış. O kadar özel bir yerin dönüştüğü hal çok çok üzücü. Tsunaminin kustuklarını fırsat bilip tüm sahili yapılaştırmışlar, üstüne Leonardo'nun Beach filmi tuz biber olmuş. Günümüzde içkici ergen bebelerin rezil halde takılmaya geldiği, adanın, altyapı sorunları başta olmak üzere, hiç bir şeyi ve kimseyi artık pek kaldırmak istemediği, lağım kokan, denizde balıktan çok şnorkelli insan gördüğün bir yer halini almış. Yan yana sahilde dizilmiş barlar, kötü müzik, vs. Üstelik pahalı. Üçümüz de hasta olduk bu adada. Fotoğraflara kanmayın, kalabalık sevmiyorsanız gitmeyin Koh Pi Pi'ye... :)



Kova içinde rom, enerji içeceği ve gazoz üçlemesi, en hızlı, en ucuz ve en rezil şekilde kafayı bulmanın en kolay yolu...

 Ateş şovları, tıpkı içki gibi her gece ortamlara akıyor Koh Pi Pi'de...


Koh Pi Pi sonrası koşarak Krabi'ye gittik, ve uzun zamandır aradığımız keyif köşelerinden birini yeniden bulduk.
Ton Sai


Ton Sai'ye karayolu yok, Krabi'den tekne ile ulaşılıyor. Kaya tırmanışçılarının gözde mekanlarından biri. Denizi çok sığ, ama görsel olarak kartpostal manzaraları ve şahane gün batışları ile karşılıyor gelenleri. Bu koyda elektrik yok, etrafı ormanlar ile çevrili, muhteşem maymunlar sizi selamlıyor hep...




Mekanda polis olmadığı için çook rahat ve keyifli bir yer. Gerçi Uzakdoğu'da her şey o kadar hızlı değişiyor ki, ben bu satırları bir yıl geriden yazarken, şu an oraya da oteller yapılmış olabilir. Ama yapılmadıysa konaklama çok ucuz. Biz üç kişi, basit bir bungalovda 100 Baht'a kaldık, sanırım Tayland'da kaldığımız en ucuz mekan burasıydı (bugünün kuruyla 6.62 TL). Deniz kenarında keyifli küçük bir bar var, gece jenaratörler ile canlı müzik yapılıyor. Barın sahibi de tam bir film karakteri.. Ton ton Tay karakterlerinden. :)


Ton Sai, sahil barı. :)


Kaya tırmanışçıları tüm gün tırmanış yaparken sahil size kalıyor, sakin ve keyifli bir yer... Ay varken, denizin gelgitli şovlarını izlemek şahane.

Ton Sai'de yüzülemediği için, kayalardan tırmanarak, yan sahil olan Rai Ley'e yürüdük bir gün. Şelale yollarında çamurlardan kaya kaya, Erol'un ayak parmağını kırmasıyla sonuçlanan geziler yaptık...



Koh Payam

Yerimizde duramadık biz pek. Neler kaçırıyor olabiliriz merakı ile Emre, Erol ve ben Koh Phangan'daki evimize varmadan önce, birlikte son olarak bu adaya gittik... Yine sezon dışı olduğundan ada bomboştu. Adada hiç araba yok; bol bol kum, yağmur keyfi ve sakinlik iyi geldi, güzel sohbetler ettik. Rüzgar denize bol bol çöp kusturuyordu yine.. Yine de Mars'ta günleri batırdık, güzel motor keyifleri yaptık... :)





İşte böyle, 2012'in Ekim ayına saygılar ile... Sırada Agama Yoga ve yaklaşık 5 ayımızı geçirdiğimiz Rak Tamachat, Kamboçya ve Laos anıları var. Umuyorum tüm bunları ben bu hızla 2015'e yetiştiririm.
:)




5 yorum: