1 Ocak 2012 Pazar

Datça

Kasım ayı, çadırda kalmak için çok soğuk olduğundan, anneannemin yazlığına Datça'ya gittik. Onca zamandan sonra Emre ile kendimizin bir evi olması çok iyi geldi. Bol bol film, kitap, güzel yemekler yapmaca çok iyi geldi. Emre aralık ortasında yapacağı Permakültür sunumu için çalıştı. Ben de keyifle yeni yemekler pişirmeyi denedim, bu blog işine başladım. :)  Kendi kişisel alanımızın olması iyi geliyor. Çünkü gittiğimiz her yerde, bizi ne kadar iyi ağırlıyor olsalar da, her zaman 'rahatsız mı ediyorum' tarzında endişeler içinde geçiyor. Tam mekan ve insanlar ile uyumlandığımızda hoop başka bir yere gidiyor oluyoruz..
Datça'nın harika doğası ve yaşam alanımızın bize ait olması dışında bir diğer iyi yanı da Datça'daki kolektif, Bostancık ve orada tanıştığımız diğer harika insanlardı.. Gündüzleri yapılan işlerin biraz ucundan tutmaya çalıştık, akşam da evimizde keyif yaptık.. 
                                                   



Kolektif ve kolektifin güzel insanları

Datça kolektifi, çeşitli nedenler ile Datça'ya yerleşmiş, bir grup tatlı insanın, haftada birkaç gün buluşarak, ortak olarak ektikleri ve ürünleri paylaştıkları bir kolektif bahçesi. Mekan hiçbir üyeye ait değil. Her biri o kadar özel, iyi niyetli insanlar ki.. Orada her pazartesi buluştuğumuzda sık sık yaş çeşitliliğinin ne kadar iyi bir şey olduğunu ve belli yaş üstü insanların köşelerinin iyice yumuşamasından dolayı beraber birlik olarak üretmenin daha rahat olduğunu düşündüm. Güzel kolektif buluşması günlerinde biz oradayken buğday ayıklamaya yardım ettik, zeytin topladık, onlardan bir sürü tohum topu ve ilham aldık.

Yasemen kolektif üyelerinden, kendisini ekomimari atölyesinden tanıyoruz. Çok becerikli ve duyarlı biridir.  Yaşam enerjisi, ve hayattan keyif alma yetisini pek beğenirim. Türkiye'de onlarca dönüm arazisi olup, yalnız başına başa çıkamayan, diğer taraftan da arazisi olmayan ama üretmek isteyen genç insanları bir araya yasal olarak nasıl getiririz üzerine kafa yoran belki de tanıdığım tek kişi. Onun zeytinlerini toplamaya gittik bir kaç kez, Palamut büküne karşı, sonrasında manzaraya karşı şarap içtik. :) Keyif hallerinden bahsederken, Yaemen'in güzel evinde yediğimiz karanfilli tarhana çorbası ve bademli somon'u anmadan geçemeyeceğim:)


Yasemen


Gün erken karadığından az çalıştık, ve kolektif üyeleri sayesinde çok özel yemekler ve kahvaltılarda dost sofralarına konuk olduk.





Son olarak Deniz ve Hamdiye Dinç'in bize hediye ettikleri, kendi elleri ile yaptıkları, harika yol defterini paylaşmak istiyorum. O kadar tatlılar ki, içine Hindistan ve Tayland haritası bile yapıştırmışlar.
 En güler yüzlü aile: Deniz, Hamdiye, Küçük Deniz, ve doğmayı bekleyen Dünya bebek

Oya, Deniz, Hamdiye, Tuğrul, Pınar, Yasemen, Fulya, Meral ve Hasan bey sayesinde hem çok şey öğrendik, hem de keyfin her halini yaşadık şımararak. Hepsi çok iyi niyetli, yaşayan her canlıyı ellerinden geldiğince gözeten, çok özel insanlar.. Hepsine tekrar çok teşekkürler.. Toprak ve insanların zihinlerine ektikleri güzel tohumların çoğalması dileklerim ile..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder