23 Aralık 2011 Cuma

Ağustos Böcekleri Destanı

Dikili: Temmuz'un ilk haftası Bayramiç'ten ayrılıp, Dikili'ye Emre'nin annesinin yazlığına gittik. Abisinin 3 yaşında ki harika oğlu Alp ve Gözde'yi de görmüş olduk böylece. Harika yemekler, tekne gezileri, deniz, güneş ve bol bol dinlenme çok iyi geldi. Yolla çıktığımızdan beri yanımda taşıdığım kitaplardan neredeyse hiç birini bitirememiştim. Çadır'da uyumadan önce kitap okumak, fenerle falan pek olmuyor. Dikili kitap okuma isteğim içinde iyi geldi. Bir akşam Cunda'ya gittik Kuğu ve Cünort'la buluşup keyifli bir rakı,balık yaptık. Kısacası bu şekilde aylaklığa övgü durumuna geçmiş olduk.

Kaz dağları: Temmuz'un ikinci haftası, iki günlüğüne kaz dağlarına gittik. Orada çok sevdiğimiz bir aile var, onlarda kaldık iki gün, Sabire ablanın nefis yemeklerini yedik. Saltuksoy zeytinyağına bol bol ekmek bandık:) Çok sıcaktı köy, dere kenarında uyumak ve dere'de arınmak istekleri içerisindeydik. Ama yanımızda bir gece'den daha fazla konaklama ücreti ödeyecek paramız yoktu, Hızır Kamp için. Yine de gittik. Gider gitmez Hızır'dan tanıştığımız çok sevdiğimiz bir sürü dost  ile karşılaştık.Müslime teyzenin güler yüzü her zaman insanı çok iyi hissettiriyor. Zaman için de kamp oldukça değişmiş olsa da, o derenin zihnimde ve bedenimde  beni iyileştiren bir yanı var. Oradayken kendimi olduğumdan daha iyi bir insan gibi hissediyorum ve bugüne kadar orada niyet ettiğim, kendim ve Emre için dilediğim her şey oldu:) Öyle ki  Emre  oraya en yakın yerde askerlik bile yaptı, ben de bu sayede bir kış bol bol Kaz dağlarına iyileşmeye gittim.. Oraya gider gitmez her zaman ki gibi Hızır'da keşke biraz kalacak paramız olsa diye mızımaya başladım.. Ve Senem Gürez sayesinde dileklerim yine gerçekleşti. . Senem yazları Hızır'da tetik nokta ve klasik masajı yapıyor, elleri çok iyi niyetlidir,kışın da İstanbul'da fırsatınız olur ise kendisine bir görünün ve dünyada ki en güzel çocuklardan biri olan oğlu Bilgehan'ı benim yerime de sıkıştırın:) Senem'in iyi niyeti ve önerisi ile, Muharrem, ve Hasan'ın desteği ile ben de Hızır kamp'ta masaj yapmaya başladım, kazandığım ile kalma paramı karşılayacaktım, Emre'de geceleri bar'da çalışacaktı. Bu şekilde yaklaşık iki hafta kaldık Hızır kamp'ta. Masaj konusunda kendimi geliştirebilmem için çok iyi bir fırsat oldu. Senem ile masaj takasları yaptık, kendisinden çok şey öğrendim. Emre'de Senem sayesinde ilk kez hayatında 1,5 saat sakız kıvamına gelene kadar tüm vücut masaj uygulaması alma fırsatı buldu. İlk hafta'nın sonunda bende bar'da çalışmaya başladım. Emre'ye freelance oyun müziği işi çıktı ve o Alanya'ya arkadaşlarımızın stüdyosuna gitti. Ben gündüz masaj, akşam  bar şeklinde bir akış ile hem yoruldum, hem çok şey öğrendim masaj anlamında, hem de bir sürü harika insan ile tanıştım. Hem bar hem masaj birlikte gitmemesi gereken şeyler ama o dere her şeyi öyle bir dengeliyor ki, bir şekilde oldu işler.
Permakültür ve Doğal Yaşam eğitimlerinin kötü yanlarından birini Hızır'da deneyimlemiş olduk. Ben eskiden Kaz dağlarına gittiğimiz de yediğimiz her şeyin doğal olduğunu sanıyordum. Tavko'dan gelen tavukların, migros'tan gelen domateslerin farkında değildim. Şehir'den köy ortamına geçince doğal beslendiğimizi sanacak kadar romantik tim yani. Halbuki artık köylüler'de pınar süt içiliyor, etler, sebzeler, meyvalar  aynı şehirlerde ki gibi konvansiyonel tarım tekniklerinden gelen ürünler. Ben o kadar romantik bir kerizim ki, köy diyince aklıma Heidi'nin evi gibi dağ'da mis gibi evler geliyor. Halbuki beton ve çirkin yapılaşma her yerde.. Benim köylerden anladıklarım sadece masallarda kaldı..


Hızır'da şansıma bir de Makrobiyotik ve Shiatsu'ya giriş kursuna katılma fırsatım oldu Ümit Gürel sayesinde.http://makrobiotik.wordpress.com/ Kendisi dünya tatlısı bir insan. Onunla da alçak gönüllüğü sayesinde karşılıklı masaj takaslarında bulanabildik. Masaj uygulayan birine masaj yapmak insanı gerçekten çok geliştiriyor. Uygulaması çok kolay bir şey olmasa da Makrobiyotik beslenme bana ve tüm sindirim problemlerime çok iyi geldi. Nilgün Çevik sayesinde de Ashtanga ve Yin yoga çalışmış oldum. Kısacası Hızır her zaman ki şifalı geldi. Hızır'da çok sevdiğimiz tüm dostlarımıza, ev sahiplerine ve kalmamıza izin veren Ahmet Yazman'a selam olsun..

                                                      
 Foto: Timuçin

Kalkım: Kaz dağlarından sonra Senem ve Bibi ile birlikte Kalkım'a gittik.2 gece geçirdik. Kalkım gittiğim en güzel yerlerden biri, orada ki Çınarların muhteşemliğini anlatamam, kocamaan bilge bilgeler. Derya'nın tüm iyi niyeti ile aldığı, güzel uygulamalar yapmak istediği, birlik olma bilinci ile aynı prensipleri taşıyan insanlar ile beraber komin olmayan, yakın komşular olarak yaşanmasını istediği bir yer. Büyüme sancıları çeken, çeşitli kırgınlıkların deneyimlendiği ama zamanla oturacağına ve Derya'nın hayallerinin gerçekleşeceğine inandığım bir yer. Yerel halkla düzgün iletişim kurmayı, acilen şehirliler olarak öğrenmemiz gerek. Biz gittiğimiz de İlknur ve Tom'da orada yaşıyordu. İlknur'u ve Derya'yı çok kısa zaman önce tanıyor olmak ile beraber, ayrı ayrı pek severim kendilerini. İkisinin de kendi yollarında Kalkım deneyimlerini yapıcı bir şekilde gerçekleştireceğini düşünüyorum. Biz ateş başında keyifli zamanlar geçirdik, Dedetepe'de gönüllü olarak çalışan insanlar ile tanıştık. Bilgehan ile beraber zaman geçirmek, beraber uyuyup uyanmak, iyileştirici çok. Senem'in dünyada ki en rahat ve keyifli insanlardan biri olması sayesinde renkli zamanlar deneyimledik beraber.





Datça: Ağustos ayında anneannemin yazlığına Datça'ya gittim. Uzun zaman sonra bana ait bir odam olması, eşyalarımı yerleştire bileceğim bir çekmecem, gece kitap okuyabilecek bir düzeneğin olması iyi geldi bana. Datça denizi'de her zaman mistir. Datça'dayken eskiden karşı komşularımızın bahçelerine patlıcan, biber,domates ektiklerini hatta küçücük site bahçelerinde keçileri olduğunu hatırladım. Hem ailem hem de ben küçümserdik onları, ne böyle köylü gibi diye. En iyi şey çim miş gibi.. Nasıl böyle özümüzden uzaklaşan şımarık şehirlilere dönüştüğümüz hakkında düşündüm sık sık. Ve tam bir permakültür  terörü olduğumu fark ettim. Anneannem'in balkona dökülen yasemin ve begonvil yapraklarını toplayıp çöpe atmasının ne gereksiz bir şey olduğundan tutun da, kullandıkları deterjana kadar baya söylendim. Onlar zaten ne zaman seçimlerimden pişman olacağıma odaklı olduklarından, öğrendiklerim ile ilgilenmiyorlar, ben de gittikçe daha çok terör halinde ne kadar iyi şeyler ile uğraştığımızı anlatmaya çalışıyorum.. Neyse manikürcüler gibi masaj yapman için mi okuttuk seni gibi cümlelerle daha da tırnaklarımı çıkarıp saldırıya geçtiğim günlerden birinde, Eko mimari kursun'da tanıştığımız Yasemen sayesinde Bostancık'a Tuğrul ile Pınar'ın arazisine gittik Dilan ve Yasemen ile beraber. Bostancık hakkında sonra ayrıntılı yazacağım, ama oraya gidince ailem sayesinde zaman zaman seçimimizi sorgulamama neden olan kafa karışıklığım bir anda uçup gitti.. İçim bir an önce uygulama istekleri ile doldu taştı bir kez daha..


Ankara: Ağustos sonuna doğru Emre ile Ankara'da buluştuk neredeyse 23 gündür görüşmemiştik.. Onun abisi Çağrı gelmişti 2 haftalığına Amerika'dan bol bol aile saadeti, iskender, ev yemekleri ile yaklaşık 3 hafta geçirdik Ankara'da. Bayram'da da Ankara'daydık. Herkes şehir dışına tatile kaçarken, bizim bayramlar da Ankara'da olmamız iyi oluyor, trafiksiz Ankara sokakları rahat oluyor. Ama Ankara bana fazla geliyor. Bir evimizin olmaması, sanki tutturamamışız da aile evine geri dönmüşüz gibi, bir sıkıcı oluyor. Gri Ankara'da aile , arkadaş,banka, dr işleri içinde koşturmacalar ile geçiyor.Sonunda kimse ile doğru dürüst görüşememiş oluyoruz. Ankara'da ne yapıyoruz biz depresyonuna girdim. Zaman zaman çok yora biliyorum kendimi. Neyse sonunda 16 eylül'de arkadaşlarımız ile 2500m.'de kamp yapmak üzere bu sefer araba ile yolla çıktık..
Kaş: İki günlük dağ ve arkadaş halinden sonra, Dilan ve Fatih ile beraber Kaş'a gittik. Çok seviyorum ben Kaş'ı. İlk iki gün pansiyon'da kalıp, bir güzel rakı ve balık keyifleri ile paraları harcadıktan sonra Kaş Camping'e geçtik. Gözlemenin 10 TL olması sonucunda, tüp alıp nohut pilav gibi kamp yemekleri yaptık. Yine de bütçemizi toplamaya yetmedi. Kaş Camping'in şahane masör'ü Özlem Ak sayesinde azıcıkta olsa para kazandım masaj'dan. Özlem'e masaj yaptırın yolunuz Kaş'tan geçer ise, hem mekan olarak, hem de terapi olarak nefis bir deneyim. Özlem'den aldığım terapilerden dışında kendisi ile bol bol masaj takasları yaptık, bildiği her şeyi bana öğretmek için elinden geleni yaptı. Emre'yi denek olarak kullanıp üstünde uygulamalar yaptık. Özlem sayesinde çok şey öğrendim yine. Ne kadar şanslı bir insan olduğuma şükrettim sık sık. Sabah uyanır uyanmaz denize girmek, sık sık masaj uygulamalarında bulunmak, kaş camping'te tanıştığımız Jim ve diğer harika insanlar ile yolculuklar üzerine harika sohbetler yapmak, ve kitap okumak, yazmak, çizmek, keyifliydi çok. Kısacası şehirli bir insan olarak, para harcamayı, yiyip, içmeyi sevdiğimden bütçemizde ciddi anlamda çöküş yaratsa da Kaş, bize baya iyi geldi..

Özlem Ak                                                                  


Flora: Görüldüğü üzere aylardır permakültür adına hiç bir şey yapmamıştık. Emre benden daha çok üzülüyordu bu duruma, amacımızdan sapıyoruz diye. Ben masaj deneyimlerinden, kendimi geliştiriyor olmaktan memnundum. Yol yol'dur şeklinde bakıyordum. Kaş'tan sonra yine Flora'ya gittik. Çok özlemişiz Kalıpçı ailesini. Oradayken Emre ile Selahattin abi tıkanmış su boruları ile uğraştılar bol bol. Emre çatı'da ki çürümüş tahtaları söktü. Ben yine mutfak işlerine yardım ettim. Arada da odun kestim, 5 parça odunu normal testere ile kesince bile o kadar çok yoruluyorum ki, acilen fiziksel olarak güçlenmem lazım. Neyse Flora herzamanki gibi çok keyifliydi, yuvarlak masa oturumları kafamızı açtı yine:)




Sundance: Para durumumuz pek iyi olmadığından, Sundance JFest'de bar'da gönüllü çalışma işi çıkınca çok sevindik. En azından bir hafta hiç para harcamayacak olmamız durumumuzu dengeleyecekti. İlk kez okul yada işimizin olmaması sayesinde festivale bir kaç gün önce gittik. Ve  deniz kenarın'da çadır alanı bulup, dalga sesleri ile uyuyup,uyanmak nasip oldu:) Ben genelde Sundance'te pek rahat edemem. Mekan cennet olsa da küçük İstanbul gibi gelir bana, oraya gelen insanların durum ve hallerinden ötürü. Bu sefer onca zamandır geziyor olmanın verdiği ruh hali ile bana çok rahat geldi Sundance. Evimde gibi hissettim kendimi. Tüm insanların sınırlarını biliyorduk, kendi alanımızı korumayı biliyorduk. Zaten gittiğimiz onca yere kıyasla Sundance baya 5 yıldızlı tatil köyü gibi, tuvalet, duş vs gibi her tür konfor ihtiyacına fazlası ile cevap veriyordu. Normal de JFest ekibi bara pek uğramaz festivallerde, bar'ın rahat olacağını düşünüyorduk.Ama bu sene nedense sanki müzik festivali gibi herkes bardaydı. Baya yoğun çalıştık, çok yorulduk. Ama tüm müşteriler yakın arkadaşımızdı, hemen hemen herkesi tanıyorduk. Canımız çıkmış olsa da, müzik kontrolünün de bizde olması şansından dolayı sevdiğimiz müzikleri dinledik, güzel arkadaşlarımız ile eğlendik. Enis'in de barda olması iyi oldu bizim için. Anıl Avcı diye Senem'in de arkadaşı olan tetik nokta,refleksoloji bilen harika bir insan ile tanışmak, festivalin en iyi kısmıydı benim için. Onunla da çok öğretici masaj takasları yaptık. Bir kaç müşterimde oldu, ama daha çok eşe dosta refleksoloji yaptım, ve kendilerinden para isteyemediğimden, masaj anlamında çok bir maddi gelir edinemedim. Ama yine de bu konuda geliştirici deneyimler kazandım. Gülden abla ve Süleyman abi sayesinde hem hiç para harcamadık, hem de biraz yolluk destek attılar bize, çok iyi geldi sağolsunlar.. Kısacası keyifli, bir dolu dost görerek ve yorularak geçti Sundance.



Alanya: Sundance sonrası fırtınayı yanımızda taşıyıp Alanya'ya gittik. Emre'nin bir bilgisayar oyunu için yaptığı müzik için stüdyo'ya ihtiyacı vardı. O çalışırken bizde Okan,Murat,Erol,Dilan ve ben evcilik oynadık:) Havalar soğuk ve şimşek gösterileri ile dolu olduğundan sıcak çikolata ve film keyifleri Alanya'nın en keyifli yanıydı. Şahane yemekler yaptık beraber, lazanya, börek, kek, fırında balık gibi, eğlenceliydi çok. Bir sürü yeni doğmuş kedi, evde ki şahane kediler, dışarıda Eko ve Bulut:) Hayvan sever biri için, baya iyi bir yer Alanya.Yaklaşık bir hafta, ben keyif yaptım, Emre para kazanmak için çalıştı.:)

Böylece temmuz ortası-ekim arası  hem para kazanma sebeplerinden hemde aile ve keyifsel nedenlerden permakültür adına kitap okumak dışında bir şey yapmadık. Ama çok keyifli yemekler, sohbetler, maddi getiriler ve masajsal öğrenimler edindik,edindim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder